Şımarıyorum. O kadar şanslı hissediyorum ki kendimi, kendimden geçiyorum. Sonra aniden bi zaman dilimi kalınlaşıyo, kaskatı kesiliyo. O zamana geldiğimde dağılıyorum, çarpmanın etkisi sonrasında da devam ediyo. Ellerimle önümü kapatır buluyorum kendimi. Bazen farkedene kadar iş işten geçiyo. Bunu farkedince hızlanıyorum, kaybettiğim zamanı telafi etmek için, ama böyle olunca çarpmanın etkisi daha hızlı oluyo, çünkü zaman hiç homojen değil, ben bunu öğrenemiyorum. Bi kısım zamanın üstünde atlayıp geçmek istiyorum, gözlerimi kapatıyorum o zaman, kalınlaşmış parçanın ortasında uyanınca, hep tekrar kapamak istiyorum gözlerimi. Sonra oyunumu oynuyorum; tam önüne gelince o zamanın, durup bekliyorum, bazen inceliyo o zaman, elimi kolumu sallayarak geçip gidiyorum. Bazense bekleyişler çok uzun sürüyo, o kadar uzun süren bi bekleyişten vazgeçmek daha zor, o kadar yakından çarpmak daha acılı oluyo. Bazen de yeterince beklediğimi sanıyorum ama erken oluyo, öyle olursa uzun süre o kalınlığın içinde hapsoluyorum .Saat kaç ?
