Cumartesi, Kasım 26, 2005

Şehirlerarası I

Katilsin.

Kramatorsk yolunun en sol şeridinde arabadasın, bastığın gaz pedalı arabaya batıyor. Araba bağırıyor, sen basıyorsun… Sen bastıkça o biraz daha bağırıyor, bu iş hoşuna gidiyor. Siyah göz bebeklerin yavaş yavaş koyu kızıla dönüşürken dikiz aynasından arkandaki sonsuz şeritli boş yolu görebiliyorsun. İşte yine yoldasın, umursamıyorsun, ilk kez olmuyor bu. Arkanda bıraktın oyma ve boşaltma işlemini yaparken kullandığın bıçağı, çıkardığın şey ona saplı bir vaziyette, hala sıcak, hala atıyor. Boş bir göğüsle verandada yatan kurbanın, içinde tutacak resmi olmayan bir çerçeve gibi manasız. “İçinde köşesi kıvrılmış, nemden ve uzun süreli kötü muameleden rengi sararmış bir fotoğraf olmasından daha iyiydi bu.” diye karşı çıkıyorsun vicdanına. O seni dinlemiyor. Sen konuştukça gözlerini kaçırıyor, seni dinlemediğini belli etmek, artık susmanı istediğini göstermek için göğüs kafesine birbiri ardına binlerce yumruk indiriyor. Yumrukların sende yaptığı etki, sabah kalktığında yaktığın ilk sigaranın tazelenmiş ve oksijene muhtaç ciğerlerinin üst kısmında yaptığı etkiden farksız. Aniden asılıyorsun frene. Duruş mesafesi 35 metre…

Açık camdan içeriye yanmış tekerlek ve balata kokuları giriyor. Flaşlar patlıyor kafanın içinde, patlayan her flaş başka bir fotoğrafı çekip alıyor geçmişten, ve atıyor kapalı gözlerinle gözkapaklarının arasına. Yolun yan tarafında koca bir tabela Kramatorsk’a bir saat on beş dakika kaldığını belirtiyor. Yolun karşısında ise aynı tabelanın Kremenchuk ile alakalı olanı bulunuyor, ibare aynı, bir saat on beş dakika, ama sen, sana doğru bakan diğer tabelayla ilgilendiğin için bunu fark etmiyorsun. Kremenchuk ile ilgili olan tabela kırılıyor bu duruma, ve kısalarak kayboluyor. Bir flaş daha patlıyor, göğsünde hala hissedebildiğin bir baskıyla son flaşın gözlerinin önüne getirdiği sahneyi inceliyorsun. Sen, o, orası… Turuncu bir oda, sönmek üzere olan birkaç mum. Elinde fotoğraf makinesiyle dikiliyorsun. Arabanın içindeki parmağınla hayalinin içindeki fotoğraf makinesinin deklanşörüne basmaya çalışıyorsun, olmuyor. Hayal kırıklığına uğramış bir vaziyette arabanın kavrama noktasını bulmaya çalışıyorsun. Araba bağırıyor, seni üstünden atmak istercesine silkeliyor, sonra kaymak misali altında uzanan yolda bir inşaat işçisinin margarin üzerinde bulduğu, ve çekerek aldığı uzun bir saç teli gibi ilerlemeye başlıyor…

2 yorum:

  1. evveeet, ne haddimeyse, yazıyı yoruma açıp bu yazıya yorum olamıcak şeyler yazıom üstüne, saat kaç be, ondan evet. ama mutlu son istiom ben, ondan bi de, bakınız neşelendik, .. (:
    odamı değiştirdim bugün, yok aslında, şeklini değiştirdim, farklılık güzel bi şi, bi kez daha farkettim, ama gene de çözüm değil biliniz, nası olsa gene aynı olup çıkacak. ya ben uyumak istiyorum artık, bulaşık yıkanır mı bu vakit, yıkadım ben; soda içiom an itibariyle, ilk kez bu saatte, bak bu da değişik, evet yarın tahammül edemem benzeri bi şeye, demek ki neymiş, bu saatte soda içmek çabuk eskirmiş. lan, sodayı bitirmeden eskitsem ben, şimdi gidip bi güzel uyusam, hayvanlar gibi tabiri caizse. sonra Kramatorsk kahvaltımı hazırlamış olsa uyandığımda, Kremenchuk gazetemi getirse bi koşu..

    YanıtlaSil
  2. Kramatorsk senden 9, Kremenchuk 7 saat uzakta. Önce sana ulaşmaları lazım ancak... O ayrı bir kurmaca. 6:27'de yazmışsın yorumu, 3 saat 51 dakika geçmiş aradan. Oysa hep hayatın 3 dakikayla sınırlı olduğunu düşünürdüm -üm ben...

    YanıtlaSil