Cumartesi, Haziran 10, 2006


...

Duyduğu sesle irkildi, elinde sımsıkı tuttuğu bardağı bıraktı kenara. Saatlerdir kıpırdamayan vücudunun uyuşukluğu geçmedi bu hareketle de. Neyi beklediğini bilmiyordu beklerken ama o an anlam kazanmıştı bekleyiş, o sesle.
Kırılmıştı.

Bir evin bütün odaları aynı gereklilikte midir? Bütün ayrıntılarını elinle yaratmışsan da aynı özenle dikkatini çekmelerine izin verir misin? Bir ev. O ev, yaşadığı ev. Ve o evden başkası zaten yok. Pencere manzarasından ibaret 'dışarısı' ve yüklendiği anlam gün geçtikçe büyüyen 'içerisi', son halinden çok önce de herşeye oldukça yakınsa.

Tek başına olmak en değerli yapan belki onu, belki kaybetmek içinde barındırıyo değerli olmayı illa ki. Belki de, belkisi yok. Bi silüeti gördüğünü sanmak hissi bile özlenir olduğundan uzun zamandır var. Ayakta olmayı özlememek içinse yerden 1 m yükseklikte. Artık yüzünde bilmediği ayrıntı kalmadıysa,.. Yalnızlığı telafi etmese de, bi yüz görmek ihtiyacına cevap.

Elleriyle çevirdi tekerlekleri yavaşça, sadece onun bulunduğu, mevcut tek çivisi saatler önce gevşetilmiş, duvarları beyaz odaya gitti, sesin geldiği yerden emin.
Kırılmıştı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder