Pazar, Aralık 12, 2010
Salı, Ağustos 24, 2010
Cumartesi, Ağustos 14, 2010
telgraf
ali ve esli,
ikinize de omur boyu mutluluklar dilerim. aranizda olmayi ne kadar istedigimi biliyorsunuz zaten. benimle de olsa, bensiz de olsa, keyfiniz daim olsun. (su an esli ile telefonda konusuyoruz.) (hepsi beni optu, serat dahil?) (konustuk bitti, cok mutlu ettiniz beni.)
ayni anda hem ozlem, hem sevinc, hem de aranizda olamadigim (dolayisiyla sizi de benden mahrum biraktigim, ehe) icin uzuntu duyuyorum. (hayat, bana bunu da yasattin ya, verecegin olsun lan)
seviyorum sizi :)
ikinize de omur boyu mutluluklar dilerim. aranizda olmayi ne kadar istedigimi biliyorsunuz zaten. benimle de olsa, bensiz de olsa, keyfiniz daim olsun. (su an esli ile telefonda konusuyoruz.) (hepsi beni optu, serat dahil?) (konustuk bitti, cok mutlu ettiniz beni.)
ayni anda hem ozlem, hem sevinc, hem de aranizda olamadigim (dolayisiyla sizi de benden mahrum biraktigim, ehe) icin uzuntu duyuyorum. (hayat, bana bunu da yasattin ya, verecegin olsun lan)
seviyorum sizi :)
Çarşamba, Ağustos 04, 2010
Pazar, Haziran 06, 2010
pasif uyku

epey yorgunum. dizi falan izleyemem mesela şu an. gözlerim kapanır 5 dakika sonra, eminim. uyumamak için yazmaktan başka çarem yok gibi bir şey. yapacağım diğer şeyleri yaparken uyumama engel oldukları için mutsuz olurdum bir taraftan. o zaman neden uyumuyorum? uykuya kadar geçen vakti uzatmak da istiyorum, çünkü bu içinde bulunduğum yorgunluk, uyumaktan başka çaresi olmayan hal, çok da tatlı. hemen uyumayı ve bu güzel hissi hemen sonlandırmayı da istemiyorum. yazıyorum.
yazmasam, uyumamak için böyle bir şeye ihtiyacım olduğunu da bilmeyecektim. uyusaydım, neden uyumadığımı hiç bilmeyecektim. uyuyup gidecektim, en fazla 5 dakika içinde 7 saat kadar sonrasına gidecektim. yapmadım.
yapmadığın şeyleri yapsaydın neler olur bilmek pek mümkün değil. bir şeyleri yaparken başka şeyleri yapmamak zorunda kaldığımız da doğru. ama en azından, pasif eylemlerin de aktifler kadar etkili olabildiğini fark etmek lazım. en az çabayla ortaya çıkanla da bir şeyler yapıyor olduğunu bilmeli insan. sorumluluk almadan öylece beklediğini sanmak aptallığından kurtulmalı. kapladığı yerin, var oluşunun kendine yüklediği sorumluluğu görebilmeli.
eminim 5 dakika sonra gözlerim kapanacak.
hangi oje
ojeli ellere/ayaklara sahip olmak bu kadar zor olmamalı.
ya da bu kadar zorlaşabilen bir şeyi, sürekli aynı şeyleri yaşama ihtimaline rağmen hem de, ben yapmaya devam etmemeliyim.
belli ki kabullenmişim bu durumu, o oje %90 ihtimalle bozuluyor, %5o ihtimalle en az 2 kez sürülüyor, ama üzerinden bir kaç gün geçmeden aynı çabaya tekrar giriliyor, benzer şeyler tekrar yaşanıyor. ama ben oje sürmeye devam ediyorum.
çünkü oje güzel bir şey, evet.
mua.
ya da bu kadar zorlaşabilen bir şeyi, sürekli aynı şeyleri yaşama ihtimaline rağmen hem de, ben yapmaya devam etmemeliyim.
belli ki kabullenmişim bu durumu, o oje %90 ihtimalle bozuluyor, %5o ihtimalle en az 2 kez sürülüyor, ama üzerinden bir kaç gün geçmeden aynı çabaya tekrar giriliyor, benzer şeyler tekrar yaşanıyor. ama ben oje sürmeye devam ediyorum.
çünkü oje güzel bir şey, evet.
mua.
Salı, Nisan 20, 2010
bazen ben
Yalnız yaşıyorum. Arkadaşlarım vakitlerinin çoğunu benimle geçiriyorlar.
11 dakikada pişen makarnaları 6 dakikada pişiriyorum. Üniversitedeyken sekizi on geçe kalkar, sekizdeki derse vaktinde girerdim. Matematik dersinde uyurdum çünkü dersi dinlediğimde yüz üzerinden aldığım not yüzden fazla oluyordu. Bir keresinde boş kağıt verip otuz beş aldım.
Haftada bir kez uyuyorum, genellikle evi toplarken veya bulaşık yıkarken.
Aynı anda bir arkadaşımla cafede otururken başka bir arkadaşımla yolculuğa çıkabiliyorum. Arkadaşlarımı arabayla havaalanına bırakıp, inecekleri yerde yine arabayla karşılıyorum. Birden fazla şirkette full time çalışmak yasak olduğu için tek bir şirkette çalışıyorum. Günde sekiz saat çalışınca on altı saatlik mesai ücreti alıyorum.
Bir keresinde senfoni orkestrası yönettim ama enstrümanları da ben çaldığım için pek zorlanmadım. Fotoğraf çekmek için yalnızca kağıt ve kalem kullanıyorum, resim yapmak için herhangi birisi yeterli oluyor.
11 dakikada pişen makarnaları 6 dakikada pişiriyorum. Üniversitedeyken sekizi on geçe kalkar, sekizdeki derse vaktinde girerdim. Matematik dersinde uyurdum çünkü dersi dinlediğimde yüz üzerinden aldığım not yüzden fazla oluyordu. Bir keresinde boş kağıt verip otuz beş aldım.
Faturalarımı zamanında ödüyorum. Evdeki elektronik eşyaları kendim yapıyorum, çalışırken elektrik üretiyorlar. Elektrik kurumunun bana bir miktar borcu var.
Haftada bir kez uyuyorum, genellikle evi toplarken veya bulaşık yıkarken.
Aynı anda bir arkadaşımla cafede otururken başka bir arkadaşımla yolculuğa çıkabiliyorum. Arkadaşlarımı arabayla havaalanına bırakıp, inecekleri yerde yine arabayla karşılıyorum. Birden fazla şirkette full time çalışmak yasak olduğu için tek bir şirkette çalışıyorum. Günde sekiz saat çalışınca on altı saatlik mesai ücreti alıyorum.
Bir keresinde senfoni orkestrası yönettim ama enstrümanları da ben çaldığım için pek zorlanmadım. Fotoğraf çekmek için yalnızca kağıt ve kalem kullanıyorum, resim yapmak için herhangi birisi yeterli oluyor.
Not: Bu yazı kablosuz internete bilgisayarsız girmeye çalışırken ortaya çıktı.
Salı, Mart 30, 2010
özledim
I sold my soul for the second time
'Cause the man He don't pay me
I begged my landlord for some more time
He said "Son, the bill's waiting"
My best friend called me the other night
He said "Man - are you crazy"
My girlfriend told me to get a life
She said "Boy - you lazy"
But I don't mind
As long as there's a bed beneath the stars that shine
I'll be fine, if you give me a minute, a man's got a limit
I can't get a life if my heart's not in it
Hey Hey
I don't mind
As long as there's a bed beneath the stars that shine
I'll be fine, give me a minute, a man's got a limit
I can't get a life if my heart's not in it
Hey Hey
I lost my faith in the summer time
'Cause it don't stop raining
The sky all day is as black as night
But I'm not complaining
I begged my doctor for one more line
He said "Son - words fail me"
It ain't no place to be killing time
I guess, I'm just lazy
I don't mind
As long as there's a bed beneath the stars that shine
I'll be fine, if you give me a minute, a man's got a limit
I can't get a life if my heart's not in it
Hey Hey
Pazartesi, Mart 01, 2010
toz ol!
bu evrende bir tozsun
tarih seni unutsun
haydi gel içelim
neden evren hala olduğu kadar büyük de(her ne kadarsa artık), ben toz kadar küçüğüm?
oysa, hali hazırda bu evrende bir ben olmam yeterince etkileyici bence.
istanbul hatırası
günlerden güz mevsim sepya,
bir tüy kalemle yazılmış bekler,
bir hayat daha olmalı,
der gibi kahverengi tonlarda uykularda
bir hayat daha olmalı..
bir tüy kalemle yazılmış bekler,
bir hayat daha olmalı,
der gibi kahverengi tonlarda uykularda
bir hayat daha olmalı..
Salı, Şubat 23, 2010
sallanan doğru
Pazar, Şubat 07, 2010
formspring.me
Hayat bizi neden bir kısmı eksildiğinde ortasından sıkıştırılmaya elverişli hale gelen,nitekim bu vazifesini başarıyla yerine getiren plastik, 2,5 (bazen 2)lt lik, gazlı meşrubat şişesi haline getiriyor?
bu kadar karamsar olmasak, sence o hale getirebilir miydi??
karmakarışık
Kolay olanı seçmenin kolaylığından bahsetmeye gerek var mı? Seçim sonrası elindeki en büyük servetinin en önemli kısımlarından birini kaybetmişsindir, ama yorgun ve farkındalığını yitirmiş halde uzanırsın yatağına, haklı olduğunu düşünmenin etkisi geçmemişken bile daha, parça parça olur dağılırsın yatağın her bir köşesine. Koşarak pencereye gidersin, son adımlarında uçmayı düşler, en sonuncusunda olamayacağını anlar, pencereden eğilirsin. Düşmezsin ama düşecek gibi olursun. Düşmenin ilk anını yaşar gerisini gene hayal edersin, uçmayı hayal etmeyi unutmuşsundur bile, hayalini gerçek, gerçeği hayal yaparsın. Düşüyorken, yere çok yakınken, yukarıda pencerede düşmeyi düşlediğini hayal eder, karmakarışık olursun. Bir adım geri atıp uzaklaşırsın pencereden. Hayat devam ediyordur, ama sen biraz ölmüşsündür.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)