Perşembe, Ekim 26, 2006

* * *

Peki dedim, sonra ne olacak? Sonrasına karışma dedi. Nasıl karışmam dedim, en çok benimle alakalı. Ama acıtırsa en çok beni acıtır dedi. Bir şey demedim.

Sırtını döndü, bir kaç dakika içinde de uyudu.

Dışarıdan olağan dışı bir gürültü geliyordu. Pencereyi hafifçe aralayıp sağa sola baktım sesin nereden geldiğini anlayabilmek için. Pencerenin önüne doğru hızla yuvarlanan şişe büyükçe bir taşa çarpıp tuzla buz oldu. İrkildim, yatağıma döndüm. Ama bütün gece gözümü bile kırpmadım. O da tedirgindi, sık sık uyanıp etrafı dinledi.

* * *

O evdeki son günü olduğunu biliyordu, daha eve gelirken hissetmişti bunu, bile bile gelmişti gene de. Nedenleri aramayı bırakalı çok olmuştu lakin, buldukları anlamsız oluyordu hep nasılsa, hayat hepsinden öte nedenler üretmekten geri kalmıyordu. Evet acıtıyordu, ama dayanıyordu. En çok bunu anlayamıyordu, bu kadar acı ve boşluk varken, neden hala yaşamaya devam etmek isterdi ki insan, bilmiyordu. Cevabının olmaması için fazla cüretkardı soru belki. Ama belki de sadece sıradandı, yani hep böyle olurdu işte, ondan.

Elinde bi bavul olması da alışkanlıktandı sadece, yoksa evde kalan eşyaları yıllardır evde olan ve ihtiyaç duymadığı, duymayacağı bi kaç parça döküntüydü sadece. Ardına bakmadan uzaklaştı hızlı adımlarla, bi kaç adım gerisinde kırılan cam sesini duydu, adımlarını sıklaştırdı.

* * *

O şişelerin içine gemi koyuyorlar ya, onu düşünüp durdum bütün gece. Nasıl yapıyorlardı acaba, biri anlatmıştı nasıl olduğunu; ama kim anlatmıştı, nasıldı hiç hatırlamıyordum. Uyandırıp soracaktım O'na neredeyse, ama biliyor mu bilmiyordum. Uyandırmaya kıyamadım desem yalan. Uyandığını hissettiğim zamanlarda da O uyandığını hissetirmek istemediği için farketmemiş gibi davrandım, sormadım.

* * *

İçinde bi burukluk hissetti o şişeyi fırlatınca, elindeki bavuldakileri almaktansa yanına, o şişeyi almak isteyeceğini çok iyi biliyordu, belki de o yüzden ardından fırlattı, onu incitmek için biraz, ama biraz da unutmak için. Olmadığı zamanlarda şişenin içindeki gemiye baktıkça umut dolardı içine, bir gemi getirirdi onu uzun bir zaman geçse de aradan, mutlaka gelirdi. Ama bu defa sondu, biliyordu.

* * *

Uyandığında güneş yeni doğuyordu, pencereden dışarı baktı, neden olduğunu anlamadım ama koşarak çıktı odadan. Annesine seslendi, bağırıyordu hatta, duyduklarımdan anladım ki gitmişti, içten içe sevindim burdan kurtulmasına, gizlice gittiğimi hayal ettim kendimin de. Yanıma ne alırım diye düşündüm, aptalca bi ayrıntıydı aslında, ama en çok O'nu sevdiğimi anladım bi kez daha bu evde, gitti diye değil, daha önceden de biliyordum, o şişeyi her görüşümde O'nu nası özlediğimi hissediyordum, onu alırdım yanıma evet, gidebilsem onun yanına giderdim.