Perşembe, Ağustos 31, 2006

Uyuyorsun

Saten nevresim takımları içine gömülmüş çıplak bedenin. Yüzünü görüyorum. Pürüzsüz teninle kaplı boynun ellerimin arasında. Şah damarın mors alfabesiyle şehvet sözcükleri fısıldıyor avucuma. Uyuyorsun. Saçların yayılmış krem rengi yastığın üzerine. Ağzında yavrusunu taşıyan timsah dikkatiyle yapıyorum her hareketimi. Elimi kaldırmadan boynundan kulağına doğru sürüklüyorum. Parmaklarımın kulağına temasıyla irkiliyorsun. Uyuyorsun. Parmağım tüm kulağını okşuyor kendi rızasıyla. Yüzünde ancak güneş doğarken görülebilecek bir çiğ tanesinin saflığını taşıyan bir gülümseme belirip kayboluyor.

Kaskatı kesiliyor ellerim, parmakların hareketsizleşiyor. Nefesin okşuyor boynumu, yastığın üzerinden kaldırıp omzuma koyduğun başın hareketsizleşirken elin göğsümün üzerinden vücuduma mutluluk pompalıyor…

Tüm hayatımı değiştirdin. Ruhumu, kalbimi benden aldın ve sonra uykuya daldın.

Uyuyorsun ve ben hala elini tutuyorum.

Kendi kendine uyanmanı beklerken uykuya dalmaktan korkuyorum…

Hissetmiyor musun, sabah oldu!

Hissetmiyor musun?

Hissetmiyor…

Boynun tekrar ellerimin arasında ve sen o kadar sessizsin ki!

Boynun hala ellerimde, gözlerin tavana dikilmiş…

Boynun ellerimde, ısırdığın dilin mor bir halı gibi sarkıyor ağzından…

Boynun ellerimde… Şah damarın…

Şah damarın???